Dünya

Arap basınında geçen hafta: ‘İsrail derin devletinin hesapları’

Arap gazetelerine göre, İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da suikastla öldürülmesi İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını ve İran ile yaşadığı gerilimi farklı bir noktaya taşıdı.

Peki neden İsmail Haniye? Ve Neden Tahran’da? Bazı yazarlara göre İsrail bu suikastla bir taşla iki kuş vurmak istedi. Kimi gazetelere göre ise Haniye’nin suikastı Netanyahu hükümeti ile İsrail derin devletinin ortak kararı.

Haniye suikastından sonra herkes İran’ın nasıl bir adım atacağını merak ediyor. Zira İran’a yakın Arap gazeteleri, ‘direniş ekseninin’ İsrail’e aynı ölçüde bir karşılık vereceğini yazıyor. Ancak İran’ın yine ‘uygun zamanda cevap verileceğine dair’ bir açıklamayla durumu geçiştireceğine dair düşünceler Arap medyasında da az değil.

Haniye’nin öldürülmesiyle ilgili önde gelen bazı Arap gazetelerinde çıkan bazı yorumlar şu şekilde:

‘İsrail derin devletinin hesapları’

İsmail Haniye suikastinde çarpıcı olan, karar vericilerin bileşimidir. Zira bu suikast kararı sadece aşırı sağcı hükümetin bir kararı değil. Daha ziyade İsrail’deki derin devletin kararıdır. İsrail’deki derin devlet yapısı da, genellikle geniş ve derin hesaplamalar yapar. Peki bu yapının bu şekilde macera dolu bir karar vermesindeki sebep ne? Açıkça kendi kişisel çıkarları uğruna savaşı sürdürmeye çalışmakla suçladığı Netanyahu’yla böyle bir kararda ortak oldu. Burada şaşırtıcı bir çıkar yakınlaşması mı var? Burda işin sırrı tam da buymuş gibi görünüyor: Çıkar birliği. Kimbilir belki bundan daha fazlasıdır. Askeri yapı ve derin devlet Netanyahu’nun iradesine boyun eğdi. Burada nasıl bir çıkar birliği olabilir?

İşte burda asıl sonuca geliyoruz: Bölgesel ve uluslararası hesaplardan daha önemsiz olmayan İç mücadeleler ve çatışmalar. İsrail ordusu ve diğer güvenlik birimleri geçen yıl 7 Ekim’den bu yana manevi anlamda bir felaket yaşıyor. İsrail, liderlerinin İbrani devletinin tarihindeki en büyük başarısızlık olarak gördüğü bir çıkmaza düştü. Bu felaketi de, Gazze Şeridi’nin neredeyse tamamen yok edildiği amansız bir savaşla atlatmaya çalıştılar. Daha sonra bu savaşın sadece Hamas’ı değil, bütün Filistinlileri yok etmeye dayalı bir savaş olduğu görüldü. Üçte ikisi kadın, çocuk, yaşlı ve hasta olmak üzere yaklaşık 40 bin kişiyi katlettiler. Bütün üniversiteleri, hastaneleri, okulların çoğunu, camileri ve kiliseleri yıktılar. Bilim adamlarını, gazetecileri, doktorları, öğretmenleri, araştırmacıları, mucitleri, hukukçuları ve din adamlarını öldürdüler.

İsrail güvenlik servisleri, bedeli ne olursa olsun kaybettikleri prestiji yeniden kazanmaya karar verdi. Dahiye’deki (Güney Beyrut) ve Tahran’daki güvenlik zaafiyetinden faydalanarak iki saldırıyı düzenledi. (Suudi Şark’ul Evsat Gazetesi)

Karikatür: Usame Haccac / Kaynak: Kuds El Arabi Gazetesi

‘Bir taşla iki kuş’

İsrail yöneticileri barış istemediğinden Haniye’ye suikast düzenlemeye karar verdiler. Karşılarında akıllı ve ılımlıların olmasını istemiyorlar. Onlarla diyalog kurmak yerine onları ortadan kaldırmayı tercih ediyorlar. Bunu daha önce FKÖ’yle yaptılar ve bugün de tekrarlıyorlar.

Suikastı planlarken, suçun işleneceği yer olarak Doha’yı elediler. Çünkü Katar’ı çözüme ulaşmada hayati rol oynayabilecek bir ülke olarak gören Amerikan yönetimiyle başka bir soruna düşmek istemediler. Olay yeri olarak Tahran’ın seçilmesinin nedeni budur. Böylece bir taşla iki kuş vurmak: Sağlam bir düşmandan kurtulmak ve İran’ın güvenlik açıklarını ortaya çıkararak Tel Aviv’in İran savunma sistemine sızma yeteneğini kanıtlamak. (Selahaddin El Cürşi / El Arabi El Cedid Gazetesi)

Karikatür: Rüstem Alaa / Kaynak: İndependent Arabia

‘Suikast Hamas’ı derinden etkileyecek’

İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu ve Savunma Sakanı tarafından daha da karmaşık hale getirilen durum ve Tahran ile Beyrut’un güneyindeki suikastler karşısında İran’ın bunlara nasıl cevap vereceğine dair hesaplar bir yana, İsmail Haniye suikasti Hamas hareketinin içerisinde önemli etkilere neden olacak. Gazze Şeridi’ndeki savaşın başlangıcından bu yana liderlerinin çoğu suikasta kurban giden hareket, bugün örgütsel bir krizle karşı karşıya. Hareket içerisinde ayrılıklar olması tehlikesi baş göstermiş durumda.

İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşta ilan ettiği ana hedef, Hamas hareketini sona erdirmekti. Savaşın başlamasından 10 ay sonra İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’nde saflarını yeniden düzenleme olasılığını engellemek için İsmail Haniye’ye suikast düzenleyerek bu açıdan hareketin yolunu kapattı. Zira İsmail Haniye, Hareket içerisinde bunca kayıptan sonra Hamas içerisindeki farklı unsurları bir araya getirebilecek ve topralanmayı sağlayabilecek tek kişiydi. (Hamid Kurman / Londra merkezli El Arab Gazetesi)

‘Kimse bu cehennem döngüsünden kaçamaz’

İsrail’in gerçekleştirdiği İsmail Haniye suikastının vahim sonuçlar doğuracağına şüphe yoktur. Bu sonuçların vehameti sadece İran ve İsrail açısından değil aksine bütün bölge için geçerlidir. Belki de İsrailli yetkililer, gerçekleştirdikleri suikastlerin karşı tarafı korkutacağını ve savaşta caydırıcı etkisi olduğunu düşünüyorlardır. Ancak bu düşünce oldukça yanlış hesaplara dayanmaktadır. Zira bu suikastler, karşı tarafta bir intikam ve karşı intikam döngüsü yarattı. Tel Aviv’deki yöneticilerin bir noktayı çok iyi anlamaları gerekiyor. Hiç kimse, -hatta İsrail’de bile- bu cehennem döngüsünden kaçamayacak. Dolayısıyla mantıklı olan bazı şeyleri tekrar düşünmek gerekir. Çünkü gerilimi daha da tırmandırmak hiç kimsenin çıkarına olmayacaktır. Bu durum herkesin çıkarlarına zarar verecektir. Büyük güçlerin bile. (Mısır El Ahram Gazetesi)

Karikatür: İsrail’in Suikast Politikası – İmad Haccac / Kaynak: El Arabi El Cedid Gazetesi

‘Haniye suikasti Netanyahu’yu stratejik hedefine ulaştıracak mı?’

Haniye suikastı İsrail-İran geriliminde niteliksel bir sıçramayı temsil ediyor çünkü Tahran’ın kalbinde gerçekleşti. İran’ın egemenliğini ciddi şekilde ihlal etti ve kendi topraklarındaki Hamas hareketinin en üst düzey siyasi figürünü hedef aldı. Ayrıca Lübnan’da Şükr’e suikast düzenleyerek, Yemen’de ise Hudeyde limanını bombalayarak en önemli müttefiklerine büyük darbeler indirdi.

Netanyahu bu gelişmelerle beraber, İsrail iç gündeminde Hamas’la müzakere dosyasından kurtuldu. İsrailli rehinelerin iade edilmesi veya Gazze’de devam eden savaşı herhangi bir şekilde durdurma fikrine son verdi. Bu politika Netanyahu’ya desteğin içeride yükselmesine neden oldu. Nitekim İsrail’de yapılan bir anket, İsraillilerin yüzde 69’unun “ateşkes gecikse bile” suikastları desteklediğini ortaya koydu.

Bölgesel düzeyde ise İran’a saldırarak hem de yeni cumhurbaşkanı Mesud Pazeşkiyan’ın göreve başlayacağı günün seçilmesiyle İran’da güvenlik prosedürlerinde ciddi bir kusur olduğunu ortaya koydu. Netanyahu, İran’ı kendi topraklarında ‘direniş ekseninin’ en önemli şahsiyetlerinden birine suikast düzenleyerek kaçınılmaz bir tepki vermeye zorladı. Zira İran’ın İsrail’in saldırılarıyla aynı ölçüde bir saldırıyla karşılık vermemesi daha fazla İsrail saldırısına kapı açacak. Ancak öte yandan İran’ın büyük bir cevap vermesi Netanyahu’nun stratejik hedeflerinden birine ulaşmasını sağlayabilir: İslam Cumhuriyeti’ne karşı İsrail-Batı savaşı başlatmak. (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)

‘İsrail’e gerekli cevap kesin verilecek’

Direniş ekseninin İsrail işgal devletinin derinliklerine yönelik ve hedefi belli olan misilleme saldırısı kesin ve her an gerçekleşebilir. Şu anda ortada bir takım sorular var. Bunlardan en çok öne çıkanı saldırının iki taraflı mı, üç taraflı mı yoksa beş taraflı mı olacağıdır. Ayrıca, saldırı esnasında füzelerin ve insansız hava araçlarının düşeceği hedefler nelerdir? Tamamen askeri hedefler mi olacak yoksa hem askeri hem de sivil olmak üzere karışık mı?

Direniş ekseninin ve özellikle İran’ın saldırılara karşılık verme niyetlerinden ve bunun için kudreti olduğundan her zaman şüphe duyanlar, pişmanlıktan parmaklarını ısıracaklar. Tüm işaretler, İsrail’e gereken cevabın kolektif olacağını ve kaçınılmaz olarak beş cepheden geleceğini gösteriyor. İlk cephede İran olacak. Çünkü işgalci devlet, Tahran’ın göbeğinde İsmail Haniye’ye kasten suikast düzenleyerek, İran’ın onurunu ve ulusal prestijini zedeleyerek, egemenliğini ihlal ederek kuruluşundan bu yana en büyük hatayı yaptı. (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort